Mahya eski kültürümüzde Ramazanın habercisi olarak kabul edilmiştir. Bir Ramazan muştusu olarak Müslümanlara ışıltılı yüzüyle tebessüm etmiştir âdeta… Mahya geleneği günümüzde pek ustası kalmasa da hâlâ varlığını devam ettiriyor. Osmanlı döneminde önem verilmiş ve ihmal edilmemiştir. Bu geleneğin amacı, yazılan yazılarla Allah’a şükür yanında, insanları iyiliğe yöneltmek, sevaplara teşvik etmek ve çocuklara ramazan ayını sevdirmektir. Her gece değişik mahya kurmak için yarışan ve tasarımlarını gizli tutan mahyacıların o akşam ne yazacaklarını halk büyük merakla beklerdi. Hatta ilk kandillerin halata salıverilmesiyle tahminlerde bulunmaya da başlanırmış…
Mahyâ, özellikle Ramazan ayında birden fazla minaresi olan camilerin iki minaresi arasına konulan ışıklı yazıdır. Osmanlılar döneminde yağ kandilleri ile yapılan mahyalar, günümüzde elektrik ampulleri ile yapılmaktadır. Ramazan aylarında camilerin minareleri arasına gerilen ışıklı yazı şeritlerine “Mahya”, bu yazıları hazırlayan sanatçıya da “Mahyacı” denir. Eskiden mahyacılık, büyük ustalık isteyen gerçek bir sanat dalıydı. Bu alanda yetişmiş büyük ustalar, yerlerini alacak olan çıraklara bu işin bütün inceliklerini öğretirlerdi. Eskiden büyük camilerin, iki minaresi arasına ip veya teller gerilir, mahya ustası da, genellikle zeytinyağ doldurulmuş kandilleri veya mumlu fenerleri ipin üzerine dizerek istediği yazıyı yazar, hatta resimler de yapardı. Bütün Ramazan boyu bu kandiller, rüzgâra rağmen geceleri pırıl pırıl yanardı. Camilerin elektrikle aydınlatılmaya başlamasından sonra, mahyacılık kolaylaşmış ve ayrı bir sanat olmaktan çıkmıştır. Kandil yerine renkli elektrik ampulleriyle ve yeni yazıyla mahya kurma geleneği bugün hâlâ sürdürülüyor.
İslam dünyasında minarelerde kandil yakma geleneği yaygınken, mahyacılık İstanbul’a özgü bir sanat olarak kalmıştır. Bunun nedeni, padişahların yaptırdığı iki, dört, altı minareli “Selâtin Camiler”in bu şehirde olmasıydı. Çünkü mahya için en az iki minarenin bulunması gerekmektedir.
İslam dünyasında Türklere, özellikle de İstanbul’da yaşayanlara özgü bir sanat olarak gelişen mahyacılığın kaybolmaya yüz tutmuş dört yüz yıllık bir geleneği var. Eski İstanbul ramazanları, halkın müzik ve edebiyatla, ziyafet, eğlence ve gösteri sanatlarıyla kaynaştığı; imparatorluk kültürünün bütün inceliğiyle gözler önüne serildiği görkemli bir atmosferde yaşanıyordu. Bu coşkulu âlemi, kalplerdeki heyecandan gökyüzüne dek genişleten sembolü ise mahyalardı. Gündelik hayatını; şehrâyin, donanma geceleri ve mehtap gezintileri gibi güzelliklerle zenginleştiren bir kentin ramazan gecelerini de mahyalar ve kandillerle renklendirmesi doğaldı.
İLK MAHYA
Rivayete göre, 1614 yılında Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmet Kefevî, iki minare arasına ortası yazılı çok sanatkârâne bir resim işler ve resmi zamanın padişahı Sultan I. Ahmed’e hediye eder. Padişah, çok hoşuna giden bu hediyeden ilhamla ve dînî hükümlere uygun olması şartıyla Ramazan gecelerinde minareler arasına resimdeki gibi mahyalar kurulmasını irade buyurur. İlk defa 1617 Ramazan’ında yeni tamamlanan Sultanahmet Camii’nde tatbik edilen bu yenilik, sonraki yıllarda bir Ramazan geleneği hâlini alır.
1723 Ramazan’ında bütün selâtin camilerinde mahya kurulması için irade çıkmış; hatta minare boyu kısa olan Eyüp Camii’ne yeniden iki şerefeli iki minare yapılması ferman buyrulmuştur. Vakıf kayıtlarında XVIII. asra kadar mahya kurmak suretiyle minarelerin tezyini hakkında herhangi bir düzenlemeye rastlanmaz. İlk kez 1724’te Sultan III. Ahmed tarafından Topkapı Sarayı’nda yaptırılan kütüphanenin vakfında, dokuz bin akçe tahsisiyle Ayasofya’da mahya tesisine dair emr-i şerif kaydı görülür.
MAHYA YAZILARI
Osmanlı döneminde mahyada en çok kullanılan yazılar şunlardı: “İnnâ fetahnâ leke fethan mübinâ”, Ya Ganî, Ya Mabud, Ya Kâfî, Ya Şâfî, Ya Kerîm, Maşallah, Tebarekallah, Bismillah, Leyle-i Kadir, son gecelerdeEl-Firak ve “Elveda”, Balkan savaşları döneminde ise “Hilâl-i Ahmeri Unutma” ve “Vatanı Sevmek İmandandır” yazıları asılmıştı, ayrıca Fetih Suresinin ilk ayetleri de yazılırdı.
Günümüzde ise daha çok: “Merhaba Ya Şehr-i Ramazan”, “Oruç Tut Sıhhat Bul”, “Hoşgeldin Ya Şehr-i Ramazan”, “On Bir Ayın Sultanı”, “Zekât Malı Artırır”, “Şefaat Ya Rasulallah”, “La İlahe İllallah”, “Elveda Ya Şehr-i Ramazan”, her yıl 29 Mayısta “Yüce Fatih Ruhun Şad Olsun” mahyası kurulmaktadır.